İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fransa-Türkiye Geriliminin Sebepleri

Türkiye-Fransa hattı her konuda karşı karşıya gelmeye devam ediyor.Son olarak ,  Fransa, Türkiye’deki Büyükelçisi Herve Magro’yu istişarelerde bulunmak üzere ülkeye çağırdığını açıkladı.

Aslında bu gerilimi anlamak için Fransa- Türkiye ikili ilişkilerinden çok , İki ülkenin iç siyaset ekseninden bakmamız gerekiyor. Çünkü Türkiye’de özellikle İslam üzerinden bir Fransa karşıtlığı , Fransa’da da yine İslamofobi üzerinden Türkiye karşıtlığı satılıyor. Türkiye aslında bu konuda haklı bir konumda ama bu hafta bir tarih öğretmeninin Charlie Hebdo olayını ifade özgürlüğü olarak görmesi sebebiyle kafasının kesilmesi dönemi hassaslaştırmakta. Fransa’nın karşısında bu İslam ve Charlie Hebdo üzerinden eleştirmek için uygun bir zaman değil anlayacağınız.

Sağ( Milliyetçi ) Siyaset

Fransa’da ve Türkiye’de sağ (milliyetçi) söylemin artışı sebebiyle iki ülkenin iktidarının da bu karşılıklı gerilimden çokta rahatsız olduğunu söyleyemeyiz. İki tarafında işine gelmekte. Öncelikle Türkiye aslında Fransa’ya karşı oluşturduğu İslam söylemini bugün Fransa’nın yanında olduğu Mısır’dan , Lübnan’dan , BAE’den ve Suudi Arabistan’dan bağımsız değerlendiremeyiz. Erdoğan’da aslında Fransa’ya değil buradaki hükmedenlere ve halklara seslenmekte.

Buna karşın ; Fransa tabiri caizse patolojik bir hırsla kendisini Türkiye’nin her alanda karşısında durmaya adamış vaziyettedir. Akdeniz, Afrika, Ortadoğu bölgelerinde ve AB, NATO gibi kurumlar nezdinde Türkiye karşıtı meydan okumalarına ve düşmanca tavrına sürekli şahit olmaktayız.

Asıl Kavga – Afrika’nın Paylaşılamaması

Fransa’nın Türkiye’yi hedef almış olmasının nedeni ise kendisini küresel alanda kudretli bir jeostratejik aktör (süper güç) konumunda görme vizyonundan kaynaklanmaktadır. Macron, dünya düzeni inşa sürecinde uluslararası sistemde yaşanan boşluğu kurmak istediği “Büyük Fransa” ile doldurarak Batı ile Çin ve Rusya arasında yaşanan güç mücadelesini bir fırsata çevirmeye çalışmaktadır.

Bu bağlamda Fransa geçmişte sömürgecilik yaptığı Akdeniz-Afrika-Ortadoğu jeostratejik üçgeninde mevcudiyetini aktif askeri ve siyasi hamlelerle artırma gayretinde. Fransız hükümeti ekonomisini yeniden parlatma hamlesinin ancak denizlere hakim olmaktan geçtiğine inanmaktadır.

Lakin Fransa’nın Akdeniz’de hakimiyet sağlayarak Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da da nüfusunu tekrar inşa etme hedeflerini sahada uygulamasına engel niteliğinde rakip aktör olarak Türkiye durmaktadır. Doğu Akdeniz’de Fransa ile gerginliğin tırmanışı Afrika Kıtası’nda iki ülke arasındaki eski rekabetin daha çekişmeli bir düzlemde vuku bulacağının sinyalini de vermektedir. Fransa Afrika’da geleneksel sömürge imparatorluğunun çöküşüyle Afrika coğrafyasından ayrılmamıştır.

Osmanlı’nın fethettiği topraklarda insanları ırk, dil ve inançlarından ötürü ayırmaksızın yaşatmış ve ihya etmiştir. AKP de bunu ön plana çıkararak bir politika geliştirmesi ve Türkiye’nin Afrika’da yumuşak ve aynı zamanda kararlı duruşu Fransa açısından tehdit haline dönüşen bir rakip olarak algılanmaktadır. Türkiye ile Fransa arasında asıl siyasi hesaplaşma ve meydan okumalar Afrika Kıtası’nda vuku bulacaktır.