İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Avrupa Siyasi Topluluğu

40’tan fazla ülkenin temsil edileceği AST’nin ilk toplantısı liderler düzeyinde AB dönem başkanı Çekya’nın ev sahipliğinde başkent Prag’da yapılacak. 6 Ekim’deki toplantının hemen ardından 7 Ekim’de AB ülkelerinin liderleri kendi aralarındaki gayri resmî zirve toplantısında bir araya gelecek.

Toplantıya, AB üyesi 27 ülkenin yanı sıra Avrupa kıtasında bulunan ancak AB üyesi olmayan 17 ülkenin liderleri davet edildi. Davet mektupları, AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile AB dönem başkanı Çekya’nın Başbakanı Petr Fiala tarafından imzalandı. Davetli 17 ülke, Türkiye’nin yanı sıra Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna Hersek, Gürcistan, İzlanda, Kosova, Lihtenştayn, Moldova, Karadağ, Kuzey Makedonya, Norveç, Sırbistan, İsviçre, Ukrayna ve İngiltere oldu.

Prag’daki ilk toplantıda, liderler öğlen bir araya gelecek. Ardından yuvarlak masa toplantıları yapılacak ve liderler bunlara katılmaya davet edilecek. Yuvarlak masa toplantılarının barış ve güvenlik, enerji ve iklim, ekonomik durum, göç ve ulaşım başlıklarında düzenlenmesi planlanıyor. Liderlerin ikili görüşmeler yapması da bekleniyor. Toplantılar ve görüşmelerin ardından akşam yemeğiyle kapanış toplantısı yapılması öngörülüyor.

Fransız önerisi olan Avrupa Siyasi Topluluğu, üye olmayan Avrupa ülkeleri ile AB arasında siyasi ve ekonomik ilişkilerin canlandırılmasını öngörüyor. Buna göre, üye olmayanların zaman içerisinde kriterleri yerine getirerek AB’ye katılımları söz konusu olabilecek. Bir başka ifadeyle, Macron’un ortaya attığı Avrupa Siyasi Topluluğu projesi, aslında AB gelecek senaryolarından “esnek bütünleşme” veya “iç içe geçen halkalar” modelinin kabul gördüğü anlamına geliyor.

AB’nin genişleme hevesinin en düşük, üye olmaya hevesli ülkelerin sayısının ise yüksek seviyede olduğu bir dönem söz konusu. Rusya’nın saldırısı sonrası Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın üyelik için başvuru yapmasıyla liste iyice uzadı. Bu ülkelerin hiçbirinin kısa sürede üye olması mümkün değil. AST, Batı Balkan ülkelerinin ve yeni başvuru yapanların üyeliği beklerken AB’den uzaklaşmalarını önlemek için ara formül olarak görülüyor.

AST, AB üyeliğinden bağımsız olarak düşünülen bir proje. AB hedefini, değerlerini ve ilkelerini paylaşan demokratik ülkelerle tüm tarafların çıkarına olan alanlarda daha derin işbirliği ve koordinasyonu hedefliyor. Bir ülkenin AST’ye dahil olması o ülkenin AB üyeliğinden vazgeçtiği anlamına gelmeyeceği gibi AB üyeliğinin garanti olduğu anlamına da gelmeyecek. AST’de olmak AB’nin karar mekanizmasında yer almak anlamı da taşımayacak.

Macron, bu yeni kurumun, “ortak değerlere bağlı, demokratik Avrupa ulusları için” siyaset, güvenlik, enerji gibi birçok alanlarda daha yakın işbirliği imkanları yaratacağını, gençler başta olmak üzere toplumlar arasında iletişimi güçlendireceğini, serbest dolaşım imkanlarıyla yeni bir alan yaratacağını söyledi.

Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları alanlarındaki gerileme nedeniyle Türkiye’nin AB ile müzakere süreci dondurulmuş durumda. AB’li siyasetçilerin büyük bir bölümü, “Türkiye Erdoğan’dan ibaret değil” diyerek ilişkilerin geleceğinin nasıl şekilleneceği konusunda karar vermek için “Bekle gör” stratejisi izliyor, Türkiye’deki seçimlerin sonuçlarını, sonrasında demokrasi yörüngesine dönüş olup olmayacağını takip etmek istiyor. Macron, oluşturulmasını istediği siyasi topluluk hakkındaki konuşmasında İngiltere’den, Ukrayna’dan, Batı Balkanlardan söz etti ancak Türkiye’ye değinmedi.

Türkiye’nin hem AB’de hem de planlanan AB’nin dış çemberindeki bu Avrupa siyasi topluluğunda da olması gerekiyor. Türkiye, sözü edilen, üyelik için başvuru yapan ülkelerden farklı, Gümrük Birliği üyesi, NATO üyesi ve son dönemde de, tedarik zincirlerinde kaynaklanan bozulma sonucunda, bir çok sektörde öne çıkmış durumda. Zaten Türkiye AB’nin dış çemberinin içerisinde. Güvenlik, göç ve ekonomi alanında AB’ye daha çok yakınlaşan, pek çok alanda entegre olmuş bir Türkiye’nin Avrupa’da oluşturulacak yeni bir mimari yapının dışında kalması, geri planda kalması düşünülemez.